
Bombalı saldırılarda ya da canlı bomba psikolojisinde terörist dünyayı siyah ve beyaz olarak görümektedir. Kendisi ‘’beyaz’’ yani temiz ve iyi uçta kalırken, dünyanın kalanı ‘’siyah’’ yani kötü ve pis uçta. Bu bölme sonucu ya kötüyü ortadan kaldıracak ya da kötü ve kirlenmiş olan insanlığı kurtararak tanrıcılık oynayacak. Bölme mekanizması ilkel bir savunma mekanizmasıdır, her türlü terör saldırısının altında yoğun bir bölme mekanizması vardır. Gelişimimizin ilk aşamasında yani doğduğumuz yıl, kendilik ve dünya algımız henüz yoktur. Bakım verenlerimizle ilişki kurdukça kendimize ve dünyaya ait iyi ve kötü algı oluştururuz. İlk başta dünya ve ben arasında bir fark yoktur. Yalnızca iyi ve kötü vardır. İlerleyen zamanlarda, iyi dünya ve kötü dünya; iyi ben ve kötü ben olarak ayrım yapmaya başlarız. Zihnimizde bir iyi ben, bir de kötü ben vardır. Bir iyi dünya bir de kötü dünya algısı vardır. Henüz iyi ve kötü özelliklerimizle bir bütün olarak kendimizi ve bir bütün olarak dünyayı algılama yetimiz gelişmez.
Üç dört yaşa doğru bu iki tarafı bütünleştirmeye başlarız. Yani, kendimizi, iyi ve kötü yanları olan ortalama bir insan olarak algılamaya başlarız. Dünyadakileri de öyle: iyi ve kötü yanları olan standart insanlar. Ancak, bu bütünleştirme gerçekleşmediğinde, ki bu çocuğun bakım verenlerinden kötü yanlarını kapsayacak kadar olumlu duygu almadığında olur, dünyayı iyi ve kötü olarak böler. Bu bütünleşmeyi sağlayan şey, bakım verenlerle olan ilişkinin rengidir. Olumlu duygu alışverişi çoksa, olumsuz olayları hemen regüle edebilir ve kötü yanlarımızı iyi yanlarımız arasında eritebiliriz. Aksi halde, her şey ya siyah ya beyazdır. Ara renkler yoktur. Her şey çok keskindir. Ve kötü parçaya tolerans yoktur, o yok edilmelidir.
Terör organizasyonları, kendi ideolojileri dışındaki hiçbir ideoloji ve yaşam görüşüne tahammül edemezler. Kendilerinin iyi uçta kalması, ötekinin kötü olmasına bağlıdır. İki zıt görüş birlikte var olamaz. Bir melek olmalı bir de şeytan. Ve eğer bir şey kötüyse, onu yok etmelilerdir. Yoğun bölme savunma mekanizmasının kullanıldığı kişilik bozukluğu, Sınır Kişilik Bozukluğudur. Tel Aviv Üniversitesi’nde görev yapan psikolog Ariel Merari, canlı bombalarla yaptığı araştırmalarda, bu kişilerin çoğunlukla sınır ve/veya narsistik kişilik bozukluğu olan bireyler olduğunu tespit etmiştir.
İkinci olarak, canlı bombaların veya terör saldırganlarının sahip olduğu diğer bir patoloji ise Narsistik Kişilik Bozukluğudur. Çocukken yeterli onay almamış, duygusal ihtiyaçları görülmemiş, örselenmiş ve değersizleştirilmiş kişiler, bu duyguların üstünü örtmek için yaşam boyu görülme ve övgü alma bağımlısı olurlar. Yaşamlarını buna adarlar. Yetişkin olduklarında değersiz, yersiz yurtsuz, ait olamama gibi yoğun duygular hissederler. Terör örgütleri, bu tür duygusal hasarları olan kişileri özellikle seçer. Onlara ‘’değer’’ vererek, onları kendi örgütlerinin bir parçası yaparak görürler. En kötü görülme biçimi bile hiç görülmemekten iyidir. Kendilerini ilahlaştıran terör örgütlerinin parçası olan kişi, kutsal bir gücün uzantısı gibi algılamaya başlar. Görüldüğünü, var olduğunu ve kutsal bir gücün parçası gibi algılamaya başlar. Doğal olarak, grup dışındaki herkes şeytandır, kötüdür ve dünyayı şeytanlardan temizlemek gibi ulvi görevleri üstlenirler.
Terör örgütleri, bu kişilere dünyadaki haksızlık ve kötülüklere vurgu yaparlar, ideal bir dünya, din, devlet hayali ile yaklaşırlar. Görülmeye aç olan, duyulmak ve görülmek isteyen, övgü almak, güçlü hissetmek, ölümsüz olmak, iz bırakmak ve dünyayı kötülüklerden korumak isteyen o yüce gönüllü kişi ise, çamura batmış dünyayı kurtarmak için kendini feda ederek ve beraberinde öldürdürüğü ‘’kötü’’ lerle dünyayı daha adil bir yer haline getirdiği düşüncesiyle kendince kahraman olur. Bu kadar gösterişli bir eylemle de tarihe geçmiş yani görülmüş ve duyulmuş olur.
Ancak… Hayatta kalma içgüdümüz insanlık tarihinden beri bizimledir. Kişi kolay kolay kendini öldüremez. Bununla birlikte, toplumsal vicdan gelişimi de ortalama 5-6 yaşları arasında gerçekleşiyor. Kişide vicdan mekanizması bir parça bile sağlıklı gelişmişse, ne kendini ne de başkasını patlatabilmesi kolay değildir. Bunun için yoğun bir hipnotik telkin altında olması gerekiyor. Çoğu zaman, örgüt, dünyaya iyilik yaptığını, pisliklerden temizlediğini, zalimin zulmünü sonlandırdığını, tam bir kahraman olduğunu yineleyerek hem bölme mekanizmasını pekiştirir hem de değersizlik duygusunu örter, sahte değer yüklemesi yapar; bu kahramanlığından dolayı ödüllendirileceğine dair umutlar verirler ve ikna ederler.
Son olarak, terör örgütleri görevlendirecekleri kişileri seçerken, kişilerin son anda iptal etme, vazgeçme ihtimallerini düşünerek, kaybedecek hiçbir şeyi veya kimsesi olmayan kişileri seçerler. Genellikle bu kişiler, ailesi ölmüş ya da ailesiyle bağları tamamen kopmuş, reddedilmiş, ağır bir hastalığı olan ya da daha önce ağır suçlar işlemiş, toplum tarafından ötekileştirilmiş, kimseyle sağlıklı ve derinlikle bağı kalmamış kişilerden seçilir ki son anda fikrini değiştirecek kimse olmasın. Onu kapsayacak, affedecek, kabul edecek, görecek bir ailesinin, arkadaşının ya da bir devletin olmayışı inancı, örgüte bağlılığı artırır ve verilen görevleri yapmasını kolaylaştırır.