Okuma Süresi: 4 dakika

Aidiyet duygusu, bir bireyin kendini bir gruba, topluluğa veya aileye ait hissetmesi anlamına gelir. Bu duygu, kişinin kendini güvende, kabul edilmiş ve değerli hissetmesini sağlar. Ancak, aidiyet hissedememek, birçok insan için derin bir yalnızlık, dışlanmışlık ve izolasyon duygusuna yol açabilir. Bu blog yazısında, aidiyet duygusunun temellerini, aile içinde nasıl geliştiğini ve bu duyguyu artırmanın yollarını ele alacağız. 

Aidiyet Duygusu Nedir?

Aidiyet duygusu, bir bireyin belirli bir grup veya topluluk içinde kendini güvende ve kabul edilmiş hissetmesi anlamına gelir. Bu duygu, insanın temel psikolojik ihtiyaçlarından biridir ve bireyin yaşamında önemli bir rol oynar. Aidiyet, kişinin kendini bir yere, bir gruba veya bir topluluğa ait hissetmesini sağlar ve bu his, bireyin psikolojik sağlığı üzerinde olumlu bir etki yaratır. 

Uyumlanmak Ait Olmanın Tam Tersidir

Uyumlanmak, aidiyet hissinin tersi bir durumdur. Uyumlanmak, bir bireyin dışsal beklentilere veya normlara göre kendini şekillendirmesi, otantik kendiliğini bastırması anlamına gelir. Bu durumda birey, ait olmak için kendi özünden uzaklaşır ve toplumun ya da çevresinin beklentilerine göre hareket eder. Uyumlanmaya çalıştıkça önce kendimize sonra içinde bulunduğumuz çevreye yabancılaşırız.   

Aidiyet Duygusunun Temeli: Çekirdek Ailede Ait Hisset(eme)mek

Ait olabilmek için aile içinde bireyin otantik kendiliğini ortaya koyabilmesi, yani gerçek kimliğini sergileyebilmesi önemlidir. Aileden gelen şefkat, kabul ve güven duyguları, bireyin kendini olduğu gibi kabul etmesini ve topluluk içinde bu otantik kimliğiyle var olmasını sağlar. Eğer birey, aile içinde kendini ifade etme özgürlüğüne sahip değilse, aidiyet duygusu zayıflayabilir ve birey, yaşamı boyunca bu duygunun eksikliğini hissedebilir. Bu durumu iki kavramla açıklayabiliriz: 

Temel Güven Duygusu

Temel güven duygusu, bebeklik döneminde bakım verenlerin duyarlı, tutarlı ve destekleyici davranışları sonucu oluşur. Bu duygu, bireyin çevresinin güvenilir ve öngörülebilir olduğuna dair inancını oluşturur. Örneğin, bebek, açlık ya da rahatsızlık durumunda hemen bakım verenlerin yanına geldiğini ve ihtiyaçlarının karşılandığını gördüğünde, kendini güvende ve değerli hisseder. Bu güven duygusu, bireyin çevresine olan güvenini güçlendirir ve kendisini destekleyici bir ortamda hissetmesine yardımcı olur. Bu da, güvenli bağlanmanın temellerini oluşturur.  

Güvenli Bağlanma

Güvenli bağlanma, temel güven duygusunun bir sonucudur ve çocuk ile bakım verenler arasındaki duygusal ilişkiyi ifade eder. Güvenli bağlanma, çocuğun bakım verenleriyle güvenli, destekleyici ve duyarlı bir ilişki kurmasını sağlar. 

Çocuk, bakım verenlerinin yanında kendini rahat ve güvenli hisseder. Çevreyi keşfetmek istediğinde, otantik meraklarının peşine düştüğünde, içinden gelerek keyif, merak, heyecan veya korku duyacağı eylemlere giriştiğinde, ailesinin onu korkutmak, terörize etmek, cezalandırmak, aşağılamak  ya da engellemek yerine; sevgi ve şefkatle onun istediği kadar, istediği ölçüde yanında olduğunu, zorlandığında teşvik edici davranışlarla onu cesaretlendirmek ve hatta coşkusuna eşlik ettiklerini gördükçe güvenli bağlanma gerçekleşir. Dünya onun için zorlukları olsa da bütüncülde iyi bir yer haline gelir. Çıkan zorlukları da aşacak gücü ve enerjisi olduğuna inanır, aşamadığını dönüştürebilecek yetiyi geliştirdiğini ya da geliştirebileceğine inanır; ve yapar da. Çünkü kendisini yeterli, sevilmiş, güçlü ve desteklenmiş algılar. Ve tüm enerjisini keşfetmeye, bağ kurmaya, üretmeye kısacası kendini ortaya koyabilmeye harcar.  

Bu iki kavram, çocuğun bakım verenlerine duyduğu güvenin, onun sosyal çevrede daha sağlıklı ve güvenli bağlar kurmasını desteklemesine olanak tanır. Çocuk, güvenli bir bağlanma deneyimi yaşadığında, yeni sosyal durumlarla başa çıkma konusunda daha yetkin ve kendine güvenli bir birey olur. Eğer güven duygusu gelişmez diğer bir deyişle güvenli bağlanma gerçekleşemezse, yetişkin olduğunda kendiyle temas etme, kendini var edebilme gibi ruhsal sıkıntılarla boğuşacağından, bağ kurmaya enerjisi kalmayacaktır. Zira tüm enerjiyi, var olabilmeye harcaması gerekir. 30’lu yaşlarından sonra pek çok tanıdığım, kendiyle ilgili sorunlara o kadar gömüldüler ki, ruhsal destek almayanların pek çoğu, bir ötekine zaman, emek veya enerji harcayacak durumda değil. Bugün bu yazılanların, yaşamdaki tezahürlerini canlı örneklerle görüyorum. 

Aidiyet Duygusunu Artırmanın Yolları

Güvenli bağlanma deneyimi yaşamamış ve aidiyet duygusunu kaybetmiş bir birey için iyileşme süreci, hem duygusal hem de sosyal alanlarda kapsamlı bir yaklaşımı gerektirir. Bu süreçte atılacak adımlar, kişinin kendini daha güvende, değerli ve toplulukla bağlantılı hissetmesini sağlamak amacıyla planlanabilir. İşte bu durumdaki bir bireyin yapabileceği bazı stratejiler: 

  1. Kişisel Farkındalık ve Kabul

Geçmişi Anlamak: Kişinin güvenli bağlanma ve aidiyet duygusu eksikliği ile ilgili geçmiş deneyimlerini ve bu eksikliğin yaşamındaki etkilerini anlaması önemlidir. Bu, kendine karşı nazik ve anlayışlı olmayı gerektirir. 

Kabul: Kişinin yaşadığı zorlukları kabul etmesi, iyileşme sürecinde önemli bir adımdır. Kendini eleştirmeden, yaşanan eksiklikleri ve duygusal ihtiyaçları kabul etmek, iyileşmeye yönelik ilk adımdır. 

  1. Profesyonel Destek Almak

Terapi ve Danışmanlık: Bir terapist veya danışman ile çalışmak, geçmiş deneyimlerin ve duygusal eksikliklerin ele alınmasında yardımcı olabilir. Bağlanma teorisi, EMDR, veya bilişsel davranışçı terapi (BDT) gibi terapötik yaklaşımlar etkili olabilir.

Duygusal Destek Grupları: Aidiyet duygusu ile ilgili benzer deneyimleri paylaşan kişilerle bir araya gelmek, destek grupları veya topluluklarda yer almak, kendini daha az yalnız ve daha bağlı hissetmeye yardımcı olabilir. 

  1. Kişisel Gelişim ve Öz-Farkındalık

Duygusal Düzenleme: Duygusal düzenleme becerilerini geliştirmek, duygusal durumları daha iyi yönetmek ve kendini daha güvende hissetmek için mindfulness (farkındalık) teknikleri, meditasyon veya nefes egzersizleri uygulamak faydalı olabilir. 

Özsaygı ve Kendine Değer Verme: Kendine değer verme ve özsaygıyı artırmak, bireyin kendini daha değerli ve yeterli hissetmesini sağlar. Bu, kişisel başarılar ve güçlü yönlere odaklanarak gerçekleştirilebilir. 

  1. Sağlıklı İlişkiler ve Sosyal Bağlantılar Kurmak

Destekleyici İlişkiler: Güvenli bağlanma becerilerini geliştiren ve duygusal destek sağlayan kişilerle ilişkiler kurmak, sağlıklı sosyal bağlantılar oluşturmak önemlidir. Güvenli, destekleyici arkadaşlar veya partnerlerle ilişki kurmak, aidiyet duygusunu güçlendirebilir. 

Topluluk Etkinlikleri: Sosyal gruplar, kulüpler veya gönüllü çalışmalar gibi topluluk etkinliklerine katılmak, aidiyet duygusunu destekleyebilir. Bu tür etkinlikler, bireyin toplulukla bağlantı kurmasını sağlar. 

  1. Kişisel Sınırlar ve Sağlıklı İletişim

Sınır Koyma: Kendi sınırlarını belirlemek ve bu sınırları korumak, sağlıklı ilişkilerin temelidir. Kişinin sınırlarını net bir şekilde ifade etmesi, kendini daha güvende hissetmesine yardımcı olabilir. 

Açık İletişim: Duygularını ve ihtiyaçlarını açıkça ifade etmek, ilişkilerde güven oluşturmanın anahtarıdır. Açık ve dürüst iletişim, daha derin ve anlamlı bağlar kurmayı sağlar.

  1. Güvenli Bağlantılar ve Sosyal Destek

Güvenli Bağlantılar Kurma: Güvenli bağlanma becerilerini öğrenmek ve uygulamak için, güvenilir ve destekleyici kişilerle ilişkiler kurmak faydalı olabilir. Güvenli bağlanma özellikleri sergileyen kişilerle zaman geçirmek, bu becerilerin öğrenilmesine ve uygulanmasına yardımcı olabilir. 

Sosyal Destek: Sosyal destek aramak ve mevcut destek ağlarını güçlendirmek, aidiyet duygusunu artırabilir. Aile üyeleri, arkadaşlar veya topluluklar ile güçlü ilişkiler kurmak, destekleyici bir sosyal çevre oluşturur. 

  1. Kişisel Projeler ve İlgi Alanları

Kişisel İlgi Alanları: Kişinin ilgi duyduğu alanlarda projeler geliştirmek veya hobiler edinmek, kendini ifade etmenin ve başarı hissetmenin yollarını sunar. Bu, kişisel tatmin ve aidiyet duygusunu güçlendirebilir. 

Gönüllü Çalışmalar: Topluma katkıda bulunmak ve başkalarına yardım etmek, aidiyet duygusunu artırabilir. Gönüllü çalışmalar, toplulukla bağlantı kurmayı ve başkalarıyla ortak bir amaç paylaşmayı sağlar. 

Aidiyet hissedebilmek için, uzun süre zaman ve emek vermek gerekir. Bu aynı zamanda güvenli bağlanmayı geliştirmek için de gereklidir. İlgilendiğiniz bir etkinliği, bir yıl düzenli ve istikrarlı olarak yapmak faydalı olur. Zaten yapıyorsanız, süreyi artırabilirsiniz. İlişkileri kestirip atmamak, zorlandığınız yerde karşıt arafa bunu hürmetlice ifade etmek ve ilişkiye devam etmek güvenli bağlanmayı artırabilir. 

  1. Küçük Adımlarla İlerlemek

Güvenli bağlanma ve aidiyet duygusunu geliştirmek için küçük ve ulaşılabilir hedefler koymak faydalı olabilir. Bu hedefler, kişisel gelişimi destekler ve ilerlemeyi daha görünür kılar.  İyileşme süreci zaman alabilir. Kendine karşı nazik ve sabırlı olmak, uzun vadeli gelişim için önemlidir. 

 Bu ve bunun gibi pek çok ilgi çekici konu hakkında hazırladığım videolarıma Youtube kanalıma abone olarak ulaşabilirsiniz. 

 

Şeyma Koçak

Yorum gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

  1. […] gibi görevlerle karşılaşıyorsunuz. Diğer oyuncularla bir grup kurup, iş birliği yaparak aidiyet duygusunu inşa etmek bu aşamanın merkezinde yer alır. Bu, adanın daha derinlemesine keşfini yaparken, […]