Okuma Süresi: 3 dakika

Premenstrüel Sendrom (PMS), birçok kadının adet döngüsünün belirli dönemlerinde yaşadığı yaygın bir durumdur. Bu yazıda, PMS’in ne olduğunu, belirtilerini, sebeplerini psikolojik açıdan ele alacağız. 

PMS Nedir?

Premenstrüel Sendrom (PMS), adet döngüsünün luteal fazında (yumurtlamadan sonra ve adet başlamadan önceki dönem) ortaya çıkan fiziksel ve duygusal belirtiler bütünüdür. Bu belirtiler, adet döneminin başlamasından birkaç gün önce başlayabilir ve adet dönemi başladığında veya birkaç gün sonrasında kaybolur. PMS, kadınların günlük yaşamlarını etkileyebilecek kadar ciddi olabilir. 

Premenstrüel Sendrom (PMS) belirtileri kısaca şöyle özetlenebilir:

– Fiziksel: Şişkinlik, göğüslerde hassasiyet, baş ağrısı, yorgunluk, kilo alma, uyku sorunları, iştah değişiklikleri. 

– Duygusal: Sinirlilik, duygu durum değişiklikleri, anksiyete, depresif hisler, sosyal çekilme. 

– Cinsel: Cinsel istekte azalma, cinsel tatminsizlik. 

– Bilişsel: Zihinsel bulanıklık, konsantrasyon zorluğu, zihinsel yorgunluk.  

Bu belirtiler kişiden kişiye farklılık gösterebilir ve genellikle adet kanamasından önceki dönemde ortaya çıkar. 

Premenstrüel sendromu (PMS) hem Duygu Odaklı Terapi (Emotion-Focused Therapy – EFT) hem de Psikodinamik Terapi perspektiflerinden birleştirerek açıklamak, bu durumu hem duygusal düzenleme hem de bilinçdışı süreçler bağlamında daha kapsamlı bir şekilde ele almamızı sağlar. İşte bu iki yaklaşımı birleştirerek PMS’nin açıklaması: 

  1. Duygusal Farkındalık ve Bilinçdışı Anlamların Farkına Varma: PMS sırasında kadınlar, hormonal değişikliklerin etkisiyle artan duygusal dalgalanmalar yaşarlar. EFT, bu dönemdeki duygusal farkındalığın artırılmasını ve yaşanan duyguların tanınmasını vurgular. Psikodinamik terapi ise, bu duygusal dalgalanmaların bilinçdışı çatışmalarla bağlantılı olabileceğini öne sürer. Örneğin, PMS sırasında artan sinirlilik veya depresif hisler, bilinçdışı olarak bastırılmış öfke, incinmişlik veya reddedilme gibi geçmiş deneyimlerin bir yansıması olabilir. Ek olarak, geçmişte yaşanan travmalar, reddedilme veya değersizlik hissi gibi bilinçdışı çatışmalar, PMS döneminde artan duygusal hassasiyetle birlikte daha belirgin hale gelebilir ve kişi günlük hayatın akışında olan normal olaylarda dahi hızlıca tetiklenip regrese olabilir. 
  1. Bastırılmış Duyguların Yüzeye Çıkması ve Bunları Kabul Etme: EFT, duyguların sağlıklı bir şekilde ifade edilmesi gerektiğini savunur. Bu, PMS sırasında ortaya çıkan güçlü duyguların kabul edilmesi ve ifade edilmesi anlamına gelir. Psikodinamik terapi, bu dönemde yüzeye çıkan duyguların genellikle bastırılmış veya bilinçdışında kalmış duygular olduğunu vurgular. Bu iki yaklaşımı birleştirerek, PMS döneminde yaşanan duygusal dalgalanmaların, bilinçdışı duyguların gün yüzüne çıkmasına olanak tanıdığı ve bu duyguların kabul edilmesinin önem taşıdığı sonucuna varabiliriz. 
  1. Öfke ve Kaygının Altındaki Duyguları Keşfetme ve Bilinçdışı Nedenleri Anlama: PMS sırasında yaşanan öfke, kaygı veya depresyon gibi duygular, EFT perspektifinden bakıldığında, daha derinlerde yatan birincil duyguların (örneğin, korku, incinmişlik, değersizlik hissi) bir göstergesi olabilir. Psikodinamik terapi ise, bu birincil duyguların çocuklukta yaşanan deneyimlerden veya çözülmemiş bilinçdışı çatışmalardan kaynaklanabileceğini belirtir. Bu iki yaklaşımı birleştirerek, PMS sırasında yaşanan duygusal tepkilerin altında yatan derin duyguları keşfetmek ve bu duyguların çocukluk dönemindeki karşılıklarını anlamak önemlidir. PMS döneminde yoğun yaşadığınız duyguları isimlendirip, çocukken nerede ve nasıl yaşadığınızı araştırarak duygunun kökenine inebilirsiniz.  
  1. Kendilik Değeri, Kimlik ve Duygusal Şefkat: Psikodinamik terapi, PMS’nin, kadının kendilik değeri ve kimlik gelişimiyle ilgili sorunlarını yansıtabileceğini de öne sürer. Özellikle toplumsal beklentiler ve cinsiyet rolleri, kadınların kendi kimliklerini nasıl algıladıklarını ve bu kimliklerin PMS gibi biyolojik süreçlerle nasıl etkileşime girdiğini etkileyebilir. Bu dönemde, kadınlar kendi kimlikleri ve toplumsal rolleri ile ilgili çatışmalarını daha yoğun bir şekilde yaşayabilirler. Kadınlığa yüklenilen olumsuz anlamlar, (kadın zayıftır, değersizdir vb. Gibi) kişinin mensturel dönemde kadınlığıyla daha çok temas kurduğu için PMS’i artırabilir. 

PMS sırasında ortaya çıkan duygusal tepkilerin, bireyin kadınlığıyla ne kadar barışık olduğuyla ilişkili olabileceğinden bahsettik. Kadınlık algısı başta kişinin kendi annesiyle olan ilişkisi, bununla birlikte annesinin ya da yaşamındaki önemli kadın figürlerinin toplumla olan ilişkisiyle ve bu ilişkilerin bilinçdışı etkileriyle de bağlantılı olabilir.  

Toplumda dışlanan ya da aşağı görülen bir kadının kızı, zihninde kadın olmanın kötü birşey olduğu bilgisiyle büyür.  

Anne, kendi kadınlık rolünü nasıl benimsediyse (örneğin, kendi bedenine ve kadınlık durumuna karşı hissettiği duygular), bu tutumlar genellikle kızına da aktarılır. PMS gibi biyolojik bir süreç, bu bilinçdışı aktarımları daha görünür hale getirebilir. Örneğin, bir kadın PMS döneminde bedeniyle ilgili güçlü olumsuz duygular yaşıyorsa, kadın olmanın zorluğundan, adet sürecinin acılarından vb. Bahsediyorsa ya da bunu hissediyorsa, bu duygular bilinçdışı olarak kızına da geçer. Toplumsal ve çekirdek aileden gelen olumsuz duygulardan ayrışma pratikleri ile bu duyguları temizlemeniz mümkün. Ayrışma ile ilgili detaylı bilgi verdiğim videoma Youtube kanalından ulaşabilirsiniz. 

 Tedavi ve Müdahale: Bilinçdışı Süreçleri Keşfetme ve Duygusal Farkındalığı Artırma

Hem EFT hem de psikodinamik terapi, PMS’nin tedavisinde bireyin duygusal farkındalığını artırmayı ve bilinçdışı süreçlerini keşfetmeyi amaçlar. Psikodinamik terapi, bireyin bilinçdışı çatışmalarını ve savunma mekanizmalarını çözümlemeye odaklanırken, EFT, bu süreçte bireyin duygularını kabul etmesine, anlamlandırmasına ve sağlıklı bir şekilde ifade etmesine yardımcı olur. Bu iki yaklaşımın birleşimi, PMS döneminde yaşanan duygusal zorlukların kökenine inerek, bu zorlukların üstesinden gelmek için bütüncül bir tedavi sunar. 

Bu birleşik perspektif, PMS’nin sadece biyolojik değil, aynı zamanda duygusal ve psikolojik bir süreç olduğunu, bilinçdışı çatışmaların ve bastırılmış duyguların bu dönemde nasıl yüzeye çıkabileceğini anlamamıza yardımcı olur. Aynı zamanda, bu duygusal süreçlerle başa çıkmak için sağlıklı duygusal düzenleme stratejileri geliştirmenin önemini vurgular. 

Bu ve bunun gibi pek çok ilgi çekici konu hakkında hazırladığım videolarıma Youtube kanalıma abone olarak ulaşabilirsiniz.

Şeyma Koçak

Yorum gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.