Okuma Süresi: 6 dakika

Bipolar Bozukluk:

– Bipolar bozukluk, manik ve depresif epizodlar arasında aşırı duygusal dalgalanmalarla karakterizedir. 

– Manik epizodlar, aşırı yüksek enerji, ajitasyon ve riskli davranışlarla ilişkilendirilirken, depresif epizodlar yoğun üzüntü, umutsuzluk ve ilgi kaybı ile belirgindir. 

Bipolar bozukluğun ortaya çıkışında büyük oranda genetik faktörlerin rol oynadığına inanılır. Bu bozukluğa genetik yatkınlık, aile geçmişinde bipolar bozukluk öyküsü olan bireylerde daha belirgin görülür. Örneğin, bipolar bozukluğun aile geçmişi olan bireylerin, bu bozukluğa yakalanma riski daha yüksektir. Örneğin, ailede bipolar bozukluk öyküsü olan bireylerde, dünyaya gelen tek yumurta ikizlerinin her ikisinde de bipolar bozukluk görülme olasılığı %60 iken, çift yumurta ikizlerinde ise bu oran %12’ye düşmektedir. 

Biyolojik nedenlere ek olarak, bipolar bozukluğun gelişiminde nörokimyasal, nörofizyolojik ve nöroanatomik etkiler ile hormon mekanizmalarının da etkili olduğu bilinmektedir. Beyindeki kimyasal dengenin bozulmasıyla ilgili olarak, bipolar bozukluklu bireylerin beyinlerinde dopamin, serotonin ve norepinefrin gibi nörotransmitterlerin düzeyinde değişiklikler gözlenebilir. 

Borderline Kişilik Bozukluğu:

– Borderline kişilik bozukluğu, duygusal düzensizlikler, ilişkilerde istikrarsızlık ve kendine zarar verme davranışlarıyla karakterizedir. 

– Belirtileri arasında ani duygusal dalgalanmalar, ilişkilerde aşırı bağımlılık veya çatışma, kendine zarar verme davranışları, kimlik belirsizliği ve duygusal boşluk hissi bulunur. 

Gelişim psikolojisi araştırmaları, kişiliğin çocukluktan başlayarak gençlik ve yetişkinlik yaşlarına kadar sürekli bir evrim gösterdiğini göstermiştir. Ancak, çocukluk ve ergenlik dönemlerinde kişilik bozukluğu tanısı koymak konusunda dikkatli olmak önemlidir. ICD-10’a göre, stabil ve sürekli psikopatolojik davranışlar çocukluktan itibaren görülebilir, ancak 16 ve 17 yaşlarından önce kesin kişilik bozukluğu tanısı koymak uygun değildir. DSM-IV ise ICD’ye kıyasla daha esnek bir yaklaşım sergiler. DSM’ye göre, belirli kişilik özellikleri belirgin ve tutarlı bir şekilde gözlemleniyorsa, çocuklar ve ergenler için de kişilik bozukluğu tanısı düşünülebilir. Ancak, antisosyal kişilik bozukluğu tanısı ancak 18 yaşından sonra konabilir. 

Kişilik bozukluklarında, bireylerin algıları, ilişki kurma biçimleri, dış dünyayı algılama tarzları, dış dünyaya yönelik düşünceleri ve kendi içsel hisleri ve düşünceleri gibi alanlarda uzun süredir devam eden ve sabitlenmiş duygu durumları ve yaşam deneyimleri örnekleri gözlemlenir. Kişilik bozuklukları, genetik (yapısal) ve biyografik (ilişki ve ilişki yoluyla öğrenme geçmişi) faktörlerin etkileşimiyle şekillenen özel bir tarihin sonucudur. Bu faktörlerin etkileşimi ve birleşimi, çocuğun kişiliğinin gelişiminde ayrılamaz bir şekilde iç içe geçmiştir. Hem biyolojik hem de ilişkisel faktörler, bireyin kişiliğinin evriminde önemli rol oynamaktadır. Yine de kişilik bozukluklarının en yön verici belirleyicisinin, özellikle 0-7 yaşta ilk bakım verenlerle kurulan ve bu bakım verenlerin birbiriyle kurdukları ilişki olduğunu söyleyebiliriz.  

O halde, bipolar bozukluğunun biyolojik ve nörolojik bir bozukluk olduğunu; borderline kişilik bozukluğunun gelişimsel yani ilişkisel bir bozukluk olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle, borderline kişilik bozukluğu esas olarak psikoterapi kullanılarak tedavi edilir. Bazı vakalarda psikoterapinin yanı sıra ilaç kullanımı da mümkündür. Bireyin ya da çevresindekilerin güvenliğinin risk altında olduğu durumlarda doktor bireyi hastaneye yatmayı da önerebilir. Bipolar bozuklukta ise, bipolar bozukluk tedavisinin temelini farmakolojik tedavi oluşturduğu için ilaçsız tedavi edilebilen bir rahatsızlık değildir. Bazı vakalarda görülen az şiddetli semptomlarda da düşük dozda ilaçlı tedavi uygulanmaktadır. Elbette, kişinin yaşam kalitesini artırmak ve başta kendiyle olan ilişkisi olmak üzere sosyal ilişkilerini de dengede tutmak adına ilaçlı tedaviye psikoterapi eşlik edebilir.  

Bipolar bozukluk, duygudurum dalgalanmalarıyla karakterize edilen bir ruh sağlığı durumudur. Bu durum, iki ana duygudurum aşaması arasında değişen aşırı dalgalanmalarla tanınır: 

  1. Manik Epizodlar: Bu aşamada kişi, aşırı yüksek, ajitatif veya huzursuz bir duygudurum yaşar. Manik epizodlar, enerji seviyelerinde artış, aşırı konuşma, düşünme veya hareket etmede hızlanma, riskli davranışlar (örneğin, cinsel ilişkilerde aşırı alınganlık veya aşırı harcama) gibi belirtilerle karakterizedir. Kişi, normalden daha az uyuma ihtiyacı hissedebilir veya hiç uyumak istemeyebilir. Manik epizodlar genellikle kişinin normal işlevselliğini bozar ve hayatında ciddi sorunlara yol açabilir. 
  1. Depresif Epizodlar: Depresif epizodlar, kişinin yoğun bir şekilde üzgün, umutsuz ve düşük enerjili hissettiği zamanlardır. İlgi kaybı, zevk alamama, uyku problemleri (çok fazla uyuma veya uyuyamama), iştah değişiklikleri ve intihar düşünceleri veya eylemleri gibi belirtiler yaygındır. Depresif epizodlar, kişinin günlük işlevselliğini olumsuz yönde etkiler ve yaşam kalitesini düşürebilir. 

Duygudurum Dalgalanmaları

Bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğu, her ikisi de duygudurum dalgalanmalarıyla ilişkilendirilmiş iki farklı ruh sağlığı durumudur, ancak duygudurum dalgalanmalarında birkaç temel fark vardır: 

  1. Epizodların Süresi ve Niteliği:

Bipolar Bozukluk: Bipolar bozuklukta, kişi genellikle manik, depresif veya karışık epizodlar yaşar. Bu epizodlar genellikle günlerden haftalara kadar sürebilir ve birbirinden belirgin bir şekilde ayrılırlar. Manik epizodlar, aşırı yüksek enerji ve ajitasyonla karakterizedirken, depresif epizodlar yoğun üzüntü ve umutsuzlukla belirgindir. 

Borderline Kişilik Bozukluğu: Borderline kişilik bozukluğunda, duygudurum dalgalanmaları genellikle daha kısa sürelidir ve daha hızlı ve ani bir şekilde meydana gelir. Küçük olaylara ani yükselebilir kişi. Kişi, birkaç saat veya gün içinde hızla farklı duygular yaşayabilir. Bu dalgalanmalar sıklıkla diğer kişilerle olan ilişkilerde yaşanan gerginlikler veya stresli durumlarla tetiklenebilir ancak belirgin mani veya depresyon dönemleri görülmez. 

  1. Duygusal Kararsızlık ve İlişkilerde İstikrarsızlık:

   – Bipolar Bozukluk: Bipolar bozukluğu olan kişiler, genellikle duygusal kararsızlık yaşamazlar. Duyguları genellikle manik veya depresif epizodlara göre belirgin bir şekilde ayrılır ve bu epizodlar genellikle belirli bir süre boyunca devam eder. 

   – Borderline Kişilik Bozukluğu: Borderline kişilik bozukluğunda, duygusal kararsızlık belirgin bir özelliktir. Kişi, bir anda sevgi dolu ve yakınlık arayan bir modda olabilirken, hızla diğer kişilere karşı boşluk, yalnızlık, öfke, kızgınlık veya güvensizlik hissedebilir. Bu durum, ilişkilerde istikrarsızlık ve çatışmalara yol açabilir. Sosyal çevrelerinde ya da partner ilişikilerine sık sık değişiklik yaparlar.  

Dürtüsellik ve Kendine Zarar Verme

Bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğu, dürtüsellik ve kendine zarar verme gibi davranışlar gösterebilir, ancak bu davranışların nedenleri arasında belirgin farklar vardır: 

  1. Bipolar Bozukluk:

   – Dürtüsellik: Bipolar bozuklukta, dürtüsellik genellikle manik epizodlar sırasında ortaya çıkar. Kişi, aşırı yüksek enerji ve ajitasyonla dolu olduğu için, hızlı kararlar alma ve riskli davranışlarda bulunma eğilimindedir. Bunlar arasında ani harcamalar, riskli cinsel ilişkiler, düşünmeden atılan büyük kararlar gibi davranışlar bulunabilir. 

   – Kendine Zarar Verme: Bipolar bozuklukta, kendine zarar verme davranışları genellikle manik veya depresif epizodların bir belirtisi olarak ortaya çıkar. Manik epizodlarda, kişi kendini ölçülemez bir enerji ile dolu hissederken riskli davranışlarda bulunabilir, depresif epizodlarda kişi umutsuzluk ve çaresizlik içinde olabilir ve kendine zarar verme düşünceleriyle başa çıkmaya çalışabilir. 

  1. Borderline Kişilik Bozukluğu:

   – Dürtüsellik: Borderline kişilik bozukluğunda, dürtüsellik genellikle duygusal dalgalanmaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Özellikle stresli veya zorlayıcı durumlarla karşılaşıldığında, kişi ani ve kontrolsüz tepkiler gösterebilir. Bu tepkiler arasında kendine zarar verme davranışları, ani öfkeli patlamalar veya riskli davranışlar bulunabilir. 

   – Kendine Zarar Verme: Borderline kişilik bozukluğunda, kendine zarar verme davranışları sıklıkla duygusal acıyı hafifletmek veya içsel boşluğu doldurmak için bir çıkış yolu olarak kullanılır. Kişi, çoğunlukla boşluk, yalnızlık, terk edilme, yalnız kalma gibi duygulara ani girişler ve bu duyguları kapsayacak yetinin olmayışı kişinin kendine zarar verme, aşırı alkol ya da madde kullanma eğilimini artırır.   

Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğunda dürtüsellik ve kendine zarar verme davranışlarının nedenleri farklılık gösterebilir. Bipolar bozuklukta, bu davranışlar genellikle duygusal aşırılıkların bir sonucu olarak ortaya çıkar, manik veya depresif epizodların bir parçası olabilir. Borderline kişilik bozukluğunda ise, bu davranışlar genellikle duygusal acıyı hafifletme veya bu yolla dikkat çekme, ilişkide kalma çabası olarak ortaya çıkar. 

Boşluk Duygusu ve Öfke

Bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğu, her ikisi de boşluk ve öfke duygularının farklı yönleriyle ilişkilendirilmiştir, ancak bu duyguların nasıl görüldüğü biraz farklılık gösterebilir: 

Bipolar Bozukluk: 

  • Boşluk Duygusu: Bipolar bozuklukta, boşluk duygusu genellikle depresif epizodlar sırasında belirginleşir. Bu dönemlerde, kişi kendini anlamsızlık, umutsuzluk ve içsel bir boşluk hissiyle dolu hissedebilir. Bu duygu, kişinin normal aktivitelere ilgisini kaybetmesine, enerji eksikliği yaşamasına ve yaşamın anlamını sorgulamasına neden olabilir. 
  • Öfke Duygusu: Bipolar bozuklukta öfke, genellikle manik epizodlar sırasında ortaya çıkar. Kişi aşırı uyarılmış, hırçın, hiperaktif ve tahammülsüz olabilir. Küçük aksilikler ya da hayal kırıklıkları bile yoğun öfkeye yol açabilir. Bu durum, hızlı bir şekilde patlayıcı öfkeli patlamalara veya irritabliteye yol açabilir. 

Borderline Kişilik Bozukluğu: 

  • Boşluk Duygusu: Borderline kişilik bozukluğu olan biri, sıklıkla ilişkisel boşluk hissederler. İlişki halindeyken bile kendisini yalnız, terk edilmiş veya bağlantısız hissetme yani ait olamama duygusunu deneyimler. Bazı durumlarda, kişi kendini net bir kimlik duygusu olmaksızın veya sürekli olarak değişen bir kimlik duygusuyla tanımlayabilir. Bu, kendisini köksüz, eksik veya bölünmüş hissetmesine neden olabilir.  
  • Öfke Duygusu: Borderline kişilik bozukluğu olan biri, küçük bir tetikleyiciye bile hızlı ve yoğun öfke tepkileri gösterebilir. Bu tepkiler, dışa vurulmuş öfke patlamalarına veya içe dönük öfke ve yıkıcı bir öz eleştiriye dönüşebilir. 

Bipolar bozukluk ve borderline kişilik bozukluğu, ilişki örüntüleri ve benlik algısı açısından farklılık gösterebilir: 

 İlişkiler

  1. Bipolar Bozukluk:  Bipolar bozukluk olan bireyler genellikle duygusal dalgalanmalar yaşarlar, ancak bu dalgalanmalar genellikle duygusal zirveler ve çukurlar arasında daha belirgin ve dramatik bir şekilde değişir. Bu nedenle, ilişki örüntüleri sıklıkla bu duygusal döngülere bağlı olarak değişebilir. Manik epizodlar sırasında, kişi genellikle sosyal, konuşkan ve hızlı bir şekilde ilişkiler kurma eğilimindedir. Depresif epizodlar sırasında ise, sosyal geri çekilme ve ilişkilerde azalma görülebilir. 
  2. Borderline Kişilik Bozukluğu: Borderline kişilik bozukluğu olan bireyler sıklıkla istikrarsız ve yoğun ilişki örüntüleri sergilerler. Bu, birinin hayranlık uyandırıcı ve kutsal olarak algılandığı bir an, bir sonraki anda ise terk edilmiş veya reddedilmiş hissedildiği bir durum olabilir. Bu nedenle, ilişkiler genellikle aşırı bağımlılık, korku ve çatışma ile karakterize olabilir. 

Benlik Algısı

  1. Bipolar Bozukluk: Bipolar bozukluk olan bireylerin benlik algısı, genellikle duygusal epizodlara bağlı olarak değişebilir. Manik dönemlerde, kişi genellikle kendini yüceltilmiş güçlü veya aşırı önemli hissederken, depresif dönemlerde kendine değersizlik, umutsuzluk ve yetersizlik duyguları yaşayabilir. 
  2. Borderline Kişilik Bozukluğu: Borderline kişilik bozukluğu olan bireylerin benlik algısı genellikle istikrarsızdır ve çoğu zaman kendini değersiz veya boş hissetme eğilimindedirler. Borderline bir kişinin benlik algısı, ötekilerinin onu görme şekliyle ilişkilidir. İnsanlar zihnindeki gibi davrandığında kendini iyi uçta hissederken, beklemediği ya da istemediği bir davranışla karşılaştığında kendini kötü uca koyabilir.  Bu, kendilerini sürekli olarak değişen bir kimlik duygusu içinde bulma veya başkalarının onayı ve sevgisi olmadan var olamayacaklarını düşünmesiyle ilişkilidir. 

Her iki bozukluk da kişinin yaşamını önemli ölçüde etkileyebilir ve uygun tedavi ve destekle yönetilmesi gerekebilir. 

 

Şeyma Koçak

Yorum gönder

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

  1. […] bozuklukları, yoğun ve sürekli kaygı ve korku hisleriyle karakterize edilen ruhsal bozukluklardır. Başlıca […]